30 Ekim 2014 Perşembe

İKİ ODALI KERPİÇ EVDEN ÇANKAYA KÖŞKÜNE; NACİ AKIN, SÜLEYMAN DEMİREL DEMOKRASİ VE KALKINMA MÜZESİ VE KÜLLİYESİ MUHTEŞEM BİR TÖRENLE AÇILDI

NACİ AKIN

NACİ AKIN

İKİ ODALI KERPİÇ EVDEN ÇANKAYA KÖŞKÜNE

SÜLEYMAN DEMİREL DEMOKRASİ VE KALKINMA MÜZESİ VE KÜLLİYESİ MUHTEŞEM BİR TÖRENLE AÇILDI

Geçen yıl Nazmiye Demirel Hanımefendinin cenaze merasimi için İslamköye gittiğimizde yapımı henüz tamamlanmamış olan Demirel Külliyesinin açık bölümlerini gezme fırsatı bulmuş ve özellikle de Demokrasi ve Kalkınma Müzesine hayran kalmıştım. Burası müze olmaktan öte adeta Türkiye’de demokrasi tarihini ve kalkınma hamlelerini örnekleri ile anlatan bir araştırma merkezi gibi. Ömrünün 60 yılını bürokrat ve devlet adamı olarak millet ve devlet hizmetine adayan Demirel’in de hayatının o bölümünün hikayesi sanki. Dünyada bu müzenin benzeri yok, varsa da ben bilmiyorum.

Dile kolay, 14 Kasım 1976 günü AP Gençlik Teşkilatı Genel İdare Kurulu üyeliğine seçildiğim günden, Demirel’in Çankaya’ya çıktığı güne kadar o müzede sergilenen birçok eserin açılışında veya temel atmasında, Demirel’in içinde olduğu birçok hadisede, Demirel’in yanında bulunmuş ve yaşananlara bizzat tanıklık etmiştim. Çankaya günlerinde dahi Sayın Cumhurbaşkanının görev bölgemdeki faaliyetlerine katılma fırsatı bulmuş, bir kez de Slovenya resmi ziyaretinde de resmi heyette yer almıştım. Müzeyi gezerken o anları yeniden yaşamış gurur ve heyecan duymuştum.Ekran Resmi 2014-10-30 13.55.47

Hiç unutmam Demirel’in yasaklı dönemiydi ama yasak tanımıyor Anadolu’yu karış, karış geziyorduk. Erzurum, Kars seyahatimizde Kars Tuzluca’ya (Şimdi Iğdır’a bağlı) geldik. Demirel, karşıda görünen Ermenistan köylerini işaret ediyor “Ben Tuzluca’ya ilk geldiğimde benim vatandaşım, ışıl ışıl yanan Sovyet köylerine bakıyor onlara gıpta ediyordu. Burayı biz aydınlattık, elektriğe, ışığa, medeniyete kavuşturduk. Bugün artık medeniyete kavuştuysanız, Rus köylerine imrenmiyorsanız, bu demokrasinin sayesindedir. Demokrasiye sahip çıkınız, bize sahip çıkınız” diyordu.

Bir başka hadise de Demirel’in Külliyenin açılış töreninde de değindiği Harranlı ihtiyarla diyaloğudur. Demirel’in 80 öncesinde temelini attığı GAP projesinin en önemli ayağı Urfa tünellerinin açılışı da gene kendisine nasip olmuştu. Atatürk Barajının suyu 26 km uzunluğundaki iki adet tünelle susuzluktan çatlayan Harran ovasına akacak toprağa bereket getirecekti. Alanında dünyanın en büyük projesiydi. Demirel bu projeyi başlattığında muhalifleri hayal peşinde koştuğunu iddia ediyor yerden yere vuruyordu. 12 Eylül darbesine rağmen o hayal gerçek oldu ve o gün Urfa’da bayram vardı. Onbinler, kapaklar açılıp su akmaya başlayınca zılgıtlarıyla, yeri göğü inletiyor, Demirel’e ve devletine minnet ve şükran duygularıyla sadakatini sunuyordu. Harran ovasına onlarca aşiret çadırı kuruldu, bir taraftan davullar çalıyor, zılgıtlar çekiliyor diğer taraftan binlerce Urfalı, Harranlı çadırlarda kurulan sofralarda devlet millet kucaklaşmasının en güzel örneğini veriyordu. Harranlı bir ihtiyar Demirel’e yaklaşarak “Siz dağları değil çağları deldiniz” diyordu. Gerçekten de o eser Türkiye’de değil dünyada çağın en büyük eseriydi ve mimarı da Süleyman Demireldi.

1(885)

Süleyman Demirel ve Şevket Demirel imzasını taşıyan Külliyenin açılış töreni davetiyesini aldığımda o günler geldi hemen aklıma. O heyecanla eski dostlarla haberleştik, planlar programlar yapıldı, o gün Türkiye’nin dört bir yanından gelen demokrasi sevdalılarıyla orada buluşma kararı verildi. Cumartesi günü gelen telefon ise mutluluğumu bir kat daha artırdı. Annemin ve benim, Pazar günü sabah Esenboğa’dan kalkacak Isparta uçağında olmamız isteniyordu. Hatırlanmak güzel bir şey, demek ki vefa sadece İstanbul’da bir semt adı değilmiş diye düşündüm.

Uçakta birçok eski dost ile beraberdik. AP Gençlik kollarından bu yana Demirel’i yalnız bırakmamış yaşı ilerlemiş gençler, Demirelli yılların AP ve DYP gruplarında yer alan milletvekilleri, bakanları, bürokratları, DYP kurucuları, hayatta olmayan bazılarının eşleri, bazı CHP ve MHP milletvekilleri, Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve yönetimi ve bir gazeteci ordusuyla beraberdik.ısparta5

Isparta havaalanında bizi yakalarında tören logosu taşıyan gençler karşıladılar, bize tahsis edilen araçlarla eskort eşliğinde İslamköye vardık. İslamköy bayram yeri gibiydi, köyün girişinde Demirel’e kurban edilmek üzere bekleyen iki yavru deve vardı(öğrendim ki Demirel onları bağışlamış) Külliye’nin bulunduğu yere ve tören çadırına geldiğimizde artık otobüslerimizin yürüme imkanı kalmamıştı. Bir sel gibi akan insan topluluğunun arasına karışarak yürüdük.

Çadıra geldiğimizde ayrı bir izdiham yaşanıyordu. Küçük çaplı da olsa protokol krizleri yaşandı. Nedense bizim oryantal davranma tarzımız biraz bile gelişmemiş. Halbuki, katılım teyidi bildirmek telefonla veya mail yoluyla sadece 30 saniye sürer, bu izdiham da yaşanmaz, ama biz kolay yolu seçiyoruz sandalyelerin arkasına yapıştırılan isimleri söküp oturmak daha kolayımıza geliyor. Hele bir de AKP iktidarında artık alıştığımız koruma terörü var ki sormayın. Kulakları telsizli birileri sandalyeleri kapatmışlar, yerler dolu diyorlar biraz zorlayan oldu mu da hemen güç gösterisinde bulunmaya kalkıyorlar, ama orayı dolduran topluluk bunlara alışkın, 12 Eylül dönemlerinde, meydanlar yasaklandığında az mı polis kordonu yarıp geçtiler. Öğreniyoruz ki o yerler bazı AKP milletvekilleri ve beraberindekiler için tutulmuş, devletin polisi ne zamandan beri milletin vekillerine yer tutmak için görevlendiriliyor, o da ayrı bir garabet. Neyse ki aralarında olgun olanları da vardı ki, 89 yaşındaki anneme bir yer gösterdiler bizler de ayakta izleyebildik töreni. CHP Genel Başkan Yardımcısı kadim dostumuz Aytun Çıray, eski yeni birçok milletvekili de ayakta izleyenler arasındaydı. Ayakta kalmayacak durumda olanlar ise çadırın dışında kurulan dev ekranlardan izlemeyi tercih ettiler.ısparta4

Sahnenin ve protokol sıralarının önü ise adeta miting alanı gibiydi, yapılan anonslara rağmen bir türlü boşaltılamadı. Ürdün Prensi Hasan bin Tallal çadıra girişinde izdiham nedeniyle büyük güçlük yaşadı. Başında poşusuyla resmi kıyafetli Çerkes asıllı yaveri büyük bir şaşkınlık içerisinde Prensi kucaklayıp içeri sokmaya çalışıyordu. Demirel’in salona girişi de kalabalığın dağılmasına kadar bekletildi. Diğer yabancı Cumhurbaşkanları ve temsilciler de güçlükle yerlerini alabildiler. Demirel sağında Prens Hasan, solunda Meclis Başkanı Cemil Çiçekle birlikte oturdu. Sağ taraftaki diğer koltuklarda, Kosova Cumhurbaşkanı, Gagavuzya Cumhurbaşkanı, Romanya eski Devlet Başkanı, Azerbaycan Başbakan yardımcısı ve birçok devlet ve Hükümet Başkanlarının özel temsilcileri oturdular. Soldaki koltuklarda ise CHP ve MHP Genel Başkanları, TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk ve İsmet Sezgin, Necmettin Cevheri, Nahit Menteşe gibi isimler oturdu. Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da bir süre ayakta kaldıktan sonra araya sıkıştırılan bir sandalyeye oturdu. Törende AKP camiasından Meclis Başkanı Cemil Çiçek dışında sadece Köksal Toptan gibi eski AP’lilerle Isparta Milletvekilleri ve Demirel’in kalkınma hamlelerini yürüttüğü dönemde bürokrat kadroda yer alan bazıları katıldılar. Cumhurbaşkanı ve Başbakandan bir mesaj dahi gelmemesi dikkatlerden kaçmadı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Demirel’e övgüler yağdıran, Azerbaycan Türkçesiyle yazılan mektubu ise hem tebessüm ettirdi hem de dakikalarca alkışlandı. Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de Demirel’i öven mektubu da takdirle karşılandı.

Gözler Hükümet temsilcilerini, halefi Tansu çilleri, kendi camiasından sitem almasına karşın Isparta’da elini kaldırdığı Mesut Yılmaz’ı çok aradı. Kendileri olmadığı gibi ne temsilcileri ne de telgrafları vardı, ama halk oradaydı. Manisa’dan eski Milletvekilleri Halil Yurtseven, Ümit Canuyar ile belediye başkanları Ersan Atılgan ile Zafer Ünal ordaydılar. DYP eski İl Başkanı Halim Sezici ve Menderes’in Işığı Derneği temsilcileri ile birçok vefalı dostları da oradaydılar. Eski Bakanımız Önol Şakar’la da sabah uçakta birlikte geldik.ısparta2

Tören yılların TRT sunucusu kadife sesli Mehpare Çelik’in herkesi duygulandıran açış konuşmasıyla başladı. Ardından sahne alan Muğla Milletvekili ve Türk halk müziği sanatçısı Tolga Çandar’a Harmandalıyla başlayıp, İzmir’in Kavaklarıyla bitirdiği ege türkülerinde kendisine bir de Ege zeybeği eşlik etti. Çandar Demirel’in de çok sevdiği bir Isparta Türküsünü okurken söylediği “ bizde yiğit olana, mert olana, özü, sözü doğru olana, kıvırmayana bir dediğini yarın inkar etmeyene EFE derler, bu türküyü en büyük efeye armağan ediyorum” sözleri ise dakikalarca ayakta alkışlandı. Çandar’ın konserini Demirel’in iki odalı kerpiç evden Çankaya’nın zirvesine çıkış hikayesini ve ülkenin kalkınma hamlelerini konu alan bir sinevizyon gösterisi takip etti. Bu film açılışı yapılan Demokrasi ve Kalkınma Müzesinin de bir özetiydi adeta. Sonrasında ise genç bir yeteneği izledik; Canan Andersen. Andersen İtalya doğumlu, hem ABD hem de Türk vatandaşı, halen İstanbul Belediye Konservatuarı öğrencisi, istikbal vadedenrock kemancısı bir kızımız. Dünya klasikleri, ile Dede Efendiyi rock tarzıyla yorumlayışı da adeta çağdaş Türkiye’nin geldiği noktayı işaret ediyordu. ABD vatandaşı da olmasına rağmen kendisini her zaman Türk olarak hissettiğini söylemesi ise salonu alkışa boğmaya yetti.

Gösterilerin ardından, Vakıf Başkanı Şevket Demirel ile 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in konuşmalarını izledik ve kurdeleler kesilerek Süleyman Demirel Külliyesi resmen açıldı. Bu konuşmaların satır aralarını, o gün oradaki temaslarımız, görüşmelerimiz ve bunlara ilişkin siyasal analizlerimi bir sonraki yazıma bırakıyorum.ısparta3 ısparta1

Bugünü tek bir cümleyle ifade etmek gerekirse;

91. Yılını kutladığımız Cumhuriyetimiz ancak demokrasi ile taçlandığında güzeldir, demokrasiyi sandıktan ibaret sayarak hürriyetleri ve hukuk devleti ilkesini bir tarafa bırakırsanız, ya da sadece laik cumhuriyet ilkesini benimseyip, demokratikliği,  hürriyetleri ve milletin değerlerini rafa kaldırmak isterseniz o zaman ne kalkınmanın ne de refahın kıymeti vardır. Süleyman Demirel bunu bütün yönleriyle başarabilmiş bir liderdir. Allah uzun ömürler versin. Kalın sağlıcakla.141026demirel3

SÜLAYMAN DEMİREL & İKİ ODALI KERPİÇ EVDEN ÇANKAYA KÖŞKÜNE; NACİ AKIN, SÜLEYMAN DEMİREL DEMOKRASİ VE KALKINMA MÜZESİ VE KÜLLİYESİ MUHTEŞEM BİR TÖRENLE AÇILDI

15 Ekim 2014 Çarşamba

Mehmet AKYOL'un haberi: Demokratik Değerler Hareketi adına konuşan Hasan KORKMAZCAN; “TÜRKİYE'Yİ YENİDEN İMAR VE İHYA EDECEĞİZ”

DEMOKRATİK DEĞERLER HAREKETİ ADINA KONUŞAN HASAN KORKMAZCAN: “TÜRKİYE'Yİ YENİDEN İMAR VE İHYA EDECEĞİZ”
HABER: Mehmet AKYOL
Soldan sağa: Mehmet AKYOL,
Recep Tayip ERDOĞAN, Emine ERDOĞAN 
İktisadi ve içtimaî sorunların birbirini takip ettiğini söyleyen Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı Hasan Korkmazcan, ‘ talep etmeyiz ama ekonomimiz günden güne kötüye gidiyor; dar gelirliler esnaf-sanatkar, köylü ve çiftçi borç batağında. Bu böyle gitmez, gitmemeli ‘ dedi.
            Demokratik Değerlerin hiçe sayıldığı bir ortamda yaşıyoruz diyen Korkmazcan, hak ve adaletin, hukuk sisteminin çöküş noktasına geldiğini söyledi. Korkmazcan şunları söyledi:      
"Ülke bir baştan diğer başa huzursuzluk ortamı içinde, Güneydoğu eli silahlı çetelerin inisiyatifine bırakılmış, cumhurbaşkanı seçilmişliğin şımarıklığı ile her şeye müdahale ediyor. Başbakan’ın yapması gerekenleri Cumhurbaşkanı Erdoğan yapmaya başladı.  Siyasi patilerin genel başkanlarına ve toplum liderlerine ağza alınmayacak ifadeler kullanıyor. Adeta 'Her şey benden sorulur ve ben ne dersem o olur' demek istiyor.  Başbakan ise daha şimdiden vezir konumuna düşmüş gibi bir görüntü sergiliyor.
            Bütün bu olup bitenlerden sonra, halkımızın cumhurbaşkanına da, iktidara da güven duymamaya başladığı muhakkaktır.  O halde bir çıkış yolu bulunması gerekir. Bir harekatın, bir oluşumun başlatılması lazım. Bu manada vatanseverlere, demokratik değerlere sahip çıkmak isteyenlere, milli düşüncenin önderlerine ihtiyaç var. Daha fazla zaman kaybetmenin anlamı kalmamıştır. Yeni bir hareketi başlatmanın zamanı çoktan gelmiştir.
            Bu durumda Türkiye'nin yeniden imar ve ihya edilmeye ihtiyacı var.
Vatan severler bunu yapmak durumunda. Biz bunu yapmak zorundayız.
            Allah nasip ederse bu hareketi yakın bir zaman içinde başlatacağız.  Bu hareketin başlangıç noktası Ankara olacaktır.
Öyle ümit ediyorum ki; 
Ankara'dan doğan güneş Türkiye'yi aydınlatacaktır."
(Ref & Kaynak ::: www.demokratikdegerlerhareketi.com)


8 Ekim 2014 Çarşamba

TÜRKLER MUHTEŞEM BİR MEDENİYETİN ÜZERİNDE OTURUYORLAR

TÜRKLER MUHTEŞEM BİR MEDENİYETİN ÜZERİNDE OTURUYORLAR
Maturidi Yesevi Otağı İlmi ve Kelami Araştırmalar Derneği’nin düzenlediği Safranbolu’da gerçekleştirilen buluşmada, “ Yüce Tanrı’nın bizzat Müslümanlardan istediği, dünyadan elini eteğini çekmek değil, dünyayı cennete çevirmek için çalışmaktır “ mesajının verildiği toplantıya Türk dünyasından önemli isimler katıldı. (Faruk Kambur-Safranbolu)    
Ebu Mansur Muhammed el) Maturidi (852-944), Semerkant’ın Maturidi köyünde doğmuş olmasından dolayı İmam Maturidi olarak anılmıştır. Maturidi, çağdaşlarının sadece nakle veya sadece akla dayalı İslami yorumlarına karşı akıl ile nakil arasında uyumlu bir denge kurarak yeni bir sünni düşünce akımı kurdu. Türk kökenli olması onun İslam’ın yaşanmasında Türk düşünce sistemini ve  geleneklerini Kur’anı Kerim’e ters düşmeden Türk coğrafyasında yaşanabilmesine ve yayılabilmesine olanak sağlamıştır.
      Türkler ve Türkler üzerinden Müslümanlığı tanıyıp benimseyen milletlerin çoğu fıkıhta Hanefi mezhebine bağlı olmakla birlikte, itikatta imam Maturidi’yi benimsemişlerdir. Ancak zaman içinde bu anlayış terk edilmiş ve İslam aleminde nakle daha çok ağırlık veren Eşarilik ve diğer anlayışlar yerleşmiştir.Bu durum , kendini Maturidi olarak kabul eden birçok kesimde de halen görülmektedir.
      12.yüzyılda Sayram’da (Şimdiki adıyla Türkistan) yaşamış olan Hoca Ahmet Yesevi, İslamı Türk’e göre yorumlayan, Türkçe söyleyen bir ulu mutasavvuftur.Ünlü şairimiz Yahya Kemale soracak olursak;’’ Şu Ahmet Yesevi kim, bir araştırın, göreceksiniz, bizim milliyetimizi asıl onda bulacaksınız.’’der. Türkçenin ve Tasavvuf anlayışının temsilcisi olması ; Hakkı Halk içinde araması ; mesleği olmayanın dini yoktur; İslamın 10 tane şartı vardır ve bunlardan birisi de İLİM yapmaktır  gibi maddeleri ‘’Yesevilik ’’ adı altında toplaması Ahmet Yesevi’nin Türk toplumu için tarihi,sosyolojik ve dini önemini artırmaktadır.
      Eflani’deki Ortakçı Göleti etrafında kurulan kamp alanında başlayan kurultay ,  büyük otağ ve çevresindeki kurulan çadırların yarattığı Orta Asya-Türkistan ambiyansı eşliğinde tiyatro ve Türk halk oyunlarıyla başladı.                                         

     Sonraki gün hava muhalefeti nedeniyle Safranbolu’da gerçekleşen oturumlar  Türkiye’den ve Türk Dünyasından gelen birbirinden değerli akademisyen ve devlet adamının katılımıyla gerçekleşti.
    Safranbolu’da başta Demokratik Değerler Hareketi’nin öncü ismi ve Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı Hasan Korkmazcan, Namık Kemal Zeybek ,Prof.Dr Hasan Onat, ,Prof.Dr.Hanım Halilova  gibi birçok önemli isme  ev sahipliği yapan kurultay , ayrıca Türk Dünyası’ndan Kazakistan,Türkmeneli,Güney Azerbaycan,Suriye Türkmenleri,Kırım Türkleri ve Ahıska Türklerinden katılan temsilcileri de  ağırlamıştır.Maturidi ve Ahmet Yesevi’nin akılcı yaklaşımı çerçevesinde Türkiye ve Türk Dünyası’nın sorunları ve çözüm önerileri tartışılmıştır.
     Derneğin Türk milliyetçisi çizgisini ve hiçbir siyasi kurum ve dini oluşumlarla bağlarının olmadığını belirten  Maturidi Yesevi Otağı İlmi ve Kelami Araştırmalar Derneği Genel Başkanı Oktay Acar, ‘’ Batı uygarlığı ile aramızda, insan hakları, bilimsel keşifler,çevre duyarlılığı, kendi halklarının rahat ve huzur içinde yaşaması, yüksek gelir seviyesi, fikir özgürlüğü  konularında  ne yazık ki en az 100 yıllık bir mesafe bulunmaktadır. Sürekli olarak eski fetihlerden bahsedilip ve sürekli atalarının yaptıklarıyla övünen ama 400-500 yıldır, bilim de, sanat’da,  mimaride ve de diğer insanlığın ortak alanlarında bu milletin ürettiği bir şey yoktur.  Mirasyedi olarak muhteşem bir medeniyetin üzerinde oturup, hala medeniyetin ,  insani kavramların ne olduğunu idrak edememiş toplum, başka milletlere efendi değil  onlara köle olur. Yüzyıllardan beri bilim ve sanat üretemeyen İslam toplumu, bugün sürekli küçümsediği batı medeniyetinin zulmü altında inlemektedir. En temel meselemiz ise Türk  milletin aydınlanma sorunudur.’’

Konuşmasında son zamanların önemli sorunlarından İslami terör örgütlerinin varlığına dikkat çeken Acar ‘’ Bugün İslam ülkeleri,  IŞİD denilen, El Kaide denilen, kendilerine “Selefi” veya hakiki “Sünni” diyen çöl mahlukatlarının yaptıkları zulüm altında inim inim inlemektedir. Balkanlarda, Orta Asya’da, Kafkaslarda, gençler kendilerine “Selefi” diyen bu çöl maymunlarının beyin yıkama operasyonlarına maruz kalmaktadır.Bu olayın tek çözümü dini akıl süzgecinden geçiren Maturidi fikriyatıdır.Çünkü fikrin silahı fikirdir.’’
Maturidi - Yesevi Otağı’nın kurulma amacı, Özellikle Türk Dünyasında olan sıkıntıların, siyasete karışmadan ve de karıştırılmadan,  çözülmesi için gerekli olan önerileri ve çözüm yöntemlerini bulmaktır.
Günümüzde Türk ırkı dünya üzerinde en çok haksızlığa uğrayan, zulüm gören millettir. Çin işgalindeki Doğu Türkistan’da Çin kaynaklarına göre 20, gayri resmi kaynaklara göre ise 35 milyon, İran’da 20 milyon Türk ,Azerbaycan’da işgal altındaki Karabağ bölgesi, Afganistan’ın kuzeyinde , Rusya Kazan Bölgesi, Yunanistan , Bulgaristan ve daha birçok bölgede yaşayan soydaşlarımız  asimilasyon altında ve zulüm görmektedir.
Sayın Acar ‘’ Yüce  Tanrının  bizzat Müslümanlardan  istediği dünyadan elini eteği çekmek değil dünyayı cennete çevirmeye çalışmaktır.”
Taassubun, tabunun kurbanı olan Türklük; Atatürk’ün dehası ve de doğru din anlayışı sayesinde karanlıktan aydınlığa çıkmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk Diyor ki ;Büyük Dinimiz, çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kafir olmak sayıyorlar ,asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı islam’ın kafirlere esir olmasını istemek değil de nedir ? Her sarıklıyı hoca sanmayın hoca olmak sarık ile değil dimağ (AKIL) ile dir.
Maturidi-Yesevi Otağı olarak bu çizgide çalışmalarımıza devam edeceğiz’’ diyerek konuşmasını sonlandırmıştır. (01-10-2014)
KATILIMCILAR:
Namık Kemal ZEYBEK
Müfit ÖNER
Hasan ONAT
Saleh SULTANSOY
Hanefi ÖZCAN
Şaban Ali DÜZGÜN
Hanım HALİLOVA
Ramazan Mirzaoğlu
Oktan KELEŞ
Şakir İLYASOĞLU
Ali Rıza UĞURLU DEDE
Servet GÜLCAN
Gürbüz MIZRAK
Sevgi KAFALI
Durhasan KOCA
Yakup ATASITÜRK
Dosey GENCETAY
Zyadov SHAVOSİL
Şener ÜŞÜMEZSOY
İrfan GÜRDAL
Cemil SÜTBAŞ
Oğuz KALELİOĞLU
Kerim YILMAZ
Osman KAÇMAZ
İbrahim ÖZMEN
Hasan KORKMAZCAN
Abdulkerim AGA
Nurullah ÇETİN
Behiç ÇELİK
Işık AHMET
Abdul Kadir SEZGİN
Harun MERAL
Nizamettin AKTAY
Şemseddin KUZECİ
İsmail HAKKI
Ömer AY
Muharrem Şemsek
Alsou Kamalieva
Gülüse Aksoy
Zeynep Zafer
Mehsa Mehdili
Sacit Turanlı
Mehmet Bozdemir
İsmail  Hakkı Kalyoncu
Ali Kalyoncu
Hamdi Şükrü Kılıç
Hasan Kalyoncu
Mehmet Soyuipek
İsmail Cengiz
Hızırbeg Gayretullah
Nilüfer Mutlu
Gültekin ÇAVUŞOĞLU
İbrahim METİN
Erdem SABUNCU
Süzen SABUNCU
Nihal Uslukol
Tuncay Kalkay